Bir Briketle Sayısız Tebessüme…
Türkiye, jeopolitik konumu nedeniyle birçok hedefin odak noktası olarak görülüyor. Orta Doğu ve Türkiye'nin komşuları özelinde siyasi tarihe mercek tutulduğunda sıcak çatışmaların arka planı kendini belli ediyor. Türkiye’nin sınır komşusu Suriye’nin son 15 yıllık ahvali ise her şeyi özetler nitelikte. İç savaş olarak görünen ve aslında birçok girift unsura ev sahipliği yapan kanlı mücadele yanı başımızda cereyan ediyor.
İç savaş nedeniyle ailesini, yakınlarını kaybedenler acılarını da yanına alarak göç etmek zorunda kalıyor. Suriye’de eğitim, sağlık, ekonomi ve sosyal hayat şartları incelendiğinde göç etmek tercih değil zorunluluk oluyor. Sınırdaki tarım arazilerine yerleşen halk kendisine güvenli bir yaşam alanı oluşturmaya çalışıyor. Yağmur ya da kar yağışıyla bataklığa dönüşen alanda bebekler büyüyor; belki de bütün dünyayı etrafındaki zeytin ağaçlarından ibaret sanıyor. Peki, Muhacir-Ensar birlikteliğini hayatımıza geçirmek için Suriye mağduriyeti bize neler söylüyor? Zeytinliklerin kırsal bir mahalleye dönüşümünü izlemek, oradaki yaşam mücadelesine seyirci kalmak bize Müslümanlığımızı sorgulatıyor. Din kardeşlerimizin yüreğimizi sızlatacağı sahnelerine gözlerimiz alışır hale geldiyse bulunduğumuz şartları bir kere daha gözden geçirmemiz gerekiyor.
Savaşın ilk izlerinden bu yana Masum Eli ailesi olarak barınma, temel gıda ve sağlık gibi hizmetlerde Suriyeli kardeşlerimiz için yardımlara vesile oluyoruz. Masum Eli vesilesiyle ilk olarak dağınık kamplara geçen aileler için çadırlar kuruldu. Bir ev halkının ihtiyaç duyabileceği standart malzemeler tırlarla taşındı. Şimdi sıra, ağır kış şartlarına dayanamayan çadırları, evlere taşımaya geldi. Yağmur yağışıyla dahi çamur altında kalan çadırlar, yaşam alanlarını bir hayli kısıtlıyor. Dört duvar bir eve sahip olmanın kıymetini Suriyeli savaş mağduru aileler anlatıyor. Şimdi yaşadığımız evlerin ne denli yüksek standartlı olduğunu ancak çamura bulanmış çadırlardan çıkıp bir çatısı olduğu için dillerine şükrü ve duayı mesken edinen kardeşlerimizden öğrenebiliriz. Bu hissiyata binaen “Kardeşlerimizin Gönlüne Yuva, Diline Dua Olalım” diyerek briket ev projesine niyet ettik. Savaşta eşlerini kaybetmiş hanımları ve yetim çocukları önceleyerek savaş mağduru ailelerin bir nebze de olsa yaşam standartlarını iyi hale getirmeye çalışıyoruz.
Coğrafya kaderse, Ensar olarak bu kadere ortak olmak mümkün. “Elimizden ne gelir ki?” diye hayıflanmak yerine savaş mağduru bir aileye sıcak yuva olmak evvela gönül işi. Şimdi yaşadığımız hayatı sınırdaki evlere taşıma vakti; Masum Eli ile uzakları yakın yapma vakti…